Eczacılıkta Dijital Dönüşüm

Eczacılıkta Dijital Dönüşüm

Yapay zekâ, 3D yazıcılar, nanoteknoloji, artırılmış gerçeklik, blockchain, robotik, kişiye özel ilaç tasarımı ve benzeri yıkıcı teknolojiler ileride eczacılık ile ilaç üretimi ve dağıtım alanlarını etkileyecektir. Daha iyi bir sağlık hizmeti geleceğine başarılı bir şekilde hazırlanabilmek için, ilaç endüstrisi yeni teknolojileri benimsemeli, hastalıkları önleme ve dijital sağlığa daha fazla odaklanılmalıdır.

Merhaba, ben Ali MİRZAEİ. Eczacılık öğrencisiyim ve bu yazımda, önümüzdeki on yıl içerisinde ilaç endüstrisinde ne gibi yenilikler görebileceğimizden bahsetmek istiyorum. Yapay zekâ, kişiselleştirilmiş tıp, 3D yazıcılar, kişiye özel hazırlanmış ilaçlar ve ilaç sektöründeki teknolojik gelişmelerle, önümüzdeki yıllarda ilaç firmalarının odak noktası haline gelecek 5 trendi sizlere anlatmak istiyorum.

Dünya ilaç pazarının geliri 1,2 trilyon dolardır. Böyle bir sermaye ve teknolojinin akıl almaz hızı düşünüldüğünde ilaç endüstrisi bu değişimlere ayak uydurmak zorundadır. İlaç endüstrisinin yeni teknolojileri, tedavileri ve inovasyonları benimsemeleri, hastalıkları önlemeye ve dijital sağlığa daha fazla odaklanmaları gerekmektedir. Yenilikçi ilaç firmaları ve bazı start-uplar bu alanlara giriş yapmaya başlamışlardır. Şimdi ‘büyük ilaç endüstrisinin’ odak noktası haline gelen ve üzerinde çalışılması gereken bu 5 teknoloji trendine hep beraber göz atalım.

İlaç Ar-Ge Çalışmalarında Yapay Zekâ (AI)

Yakın zamanda yayınlanan bir rapora göre, küresel sağlık hizmetlerinde yapay zekâ pazarının 2025 yılına kadar 31 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Yapay zekânın sayısız uygulama alanı sayesinde sektörde birçok iş daha hızlı halledilebilir hale gelmekte aynı zamanda birçok alanda bu sayede tasarruf edilebilmektedir. Bu sebeple ilaç firmaları bu alana hızla kendilerini adapte etme yolunda ilerlemektedirler. Atomwise, Turbine ve Deep Genomics gibi şirketler hastalara/hastalıklara en uygun ilaçları belirlemek için yapay zekâ kullanmaktadır. Teknoloji destekli bu yöntemler geleneksel yöntemlerle kıyaslandığında, maliyetlerin oldukça düştüğü, daha yüksek oranda doğru sonuçlar elde edildiği ve tüm sürecin daha kısa sürede tamamlandığı görülmüştür.

Bunun en iyi örneği, Atomwise şirketinin Ebola hastalığının tedavisi için ilaç geliştirmede yapay zekâ desteğiyle kendi algoritmasını geliştirmesidir. Algoritma, iki bileşiğin Ebola virüsünün hücreye girmesini önleyeceğini öngörmüştür. Genellikle aylar hatta yıllar sürecek bu analiz yapay zekâ ile günler içinde tamamlanmıştır.

Atomwise ilaç tasarımı için kendisi bir ilaç şirketi haline geldi ve yakında kendi klinik denemelerini yürüteceklerdir. Böylece kendi geliştirdikleri algoritmaya ekleyecekleri her ilaçla birçok yeni şeyler keşfedebilecek, başka şirketlere ve ‘büyük ilaç endüstrisine’ gereksinim duymadan kendi kendilerine tüm süreci halledebileceklerdir.

Hasta Tasarımı

Hasta tasarımının geleceği ne kadar etkileyeceği hakkında çok konuşulmaktadır ve bunun önemini de ilaç şirketlerinin fark etmesini bekliyoruz. Şirketler eğer birkaç adım ileriye gitmek istiyorsa hastaları karar alma süreçlerine dahil etmek zorundadırlar. Teknolojiyle iç içe yaşadığımız şu yıllarda sağlık çalışanları ve çevrimiçi toplulukların desteğiyle, hastalar taleplerini dünyaya duyurmak için seslerini her zamankinden daha güçlü çıkarabilmektedir. Fakat büyük ilaç şirketlerinin fildişi kulelerinde hastaların asıl ihtiyaçlarını duymayıp tedaviyi daha iyi bir şekilde sağlamak için yenilikçi ürünler geliştirmede başarısız olduklarını görüyoruz. Örneğin, diyabet hastalarının istekleri uzun zamandır kulak ardı ediliyordu. Hastalar artık daha fazla beklemek istemedi ve bu durumu düzeltmek için adımlar attı. Bu adımlar sonucunda, açık kaynaklı DIY (do it yourself) yapay pankreas gibi girişimler, tartışma platformları ve diyabet verilerini daha erişilebilir ve eyleme dönüştürülebilir hale getiren Tidepool gibi bulut tabanlı çözümler ortaya çıktı. Hastaların talepleri neticesinde FDA, DIY yapay pankreasın halka duyurulmasından iki yıl sonra ilk yapay pankreası onayladı. FDA, hastaların isteklerini daha fazla bilmek ve değerlendirebilmek için hasta katılımlı danışma kurulunu oluşturdu. Diğer ilaç şirketleri de FDA’nın bu önemli kararını uygulamalıdır. DIY tedavi hareketinin yükselişi, insanların ilacı daha ulaşılabilir ve uygun fiyatlı hale getirme konusunda seslerinin duyulmasını istediğini gösteriyor. İlaç şirketleri, ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilmek için hastaları ilaç tasarımlarına, denemelerine ve hatta karar alma süreçlerine dahil etmelidir.

In Silico Deneyler

Daha önce in vivo ve in vitro deneyleri duyduk, ancak artık bilgisayar simülasyonu tarafından gerçekleştirilen deneyler olan in silico deneyleri de duyacağız. Evet, organları simüle etmeye ve farklı ilaç ve tedavilerin bunlar üzerindeki etkilerini test etmeye yaklaşılmaktadır. Bu teknoloji, in vivo klinik testleri tamamen ortadan kaldırabilir. In silico deneyler zaman ve maliyete olumlu etkilerinin yanı sıra, ilaçların insan/hayvan deneylerinde denekler üzerindeki yan etkilerini ve hatta insan/hayvan deneylerini tamamen ortadan kaldırabilme potansiyeli taşımaktadır. Şu an teknolojik ve biyolojik şartlar dolayısıyla in silico deneyler, klinik deneyleri %100 doğrulukta simüle edebilecek düzeyde değildir. Ancak FDA gibi büyük şirketler, in silico deneylerin geliştirilmesine yönelik büyük çalışmalar yürüttüğünden er ya da geç yeterli şartlar sağlanacak ve in silico deneyler belirli bir sisteme oturtulacaktır.

İlaç Tedarik Sürecindeki Yeni Teknolojiler

Teknolojik yenilikler sadece ilaç geliştirmede değil, aynı zamanda ilaç tedarik zincirinde de etkilidir. Dediğim gibi, AI ile ilaç şirketleri ilaç geliştirme sürecini yıllardan günlere kısalacak şekilde azaltarak maliyet ve zamandan tasarruf edebilmektedir. Böylece ilaçlar, hastalara daha hızlı ve daha uygun fiyata ulaşabilmektedir. Döngüyü daha da kısaltmak ancak robotik uygulamaların entegrasyonu ile olur. Denso Robotics gibi şirketler, üretim süreçlerindeki görevleri otomatikleştirmek için robotlar üretmektedir. Dış iskelet şeklindeki robotikler, ağır yükler ve uzun saatler sürecek uygulamaları gerçekleştirerek şirketlerin işlerini kolaylaştırabilir. Tedarik zincirinde güvenlik, finansal sistem temelli bir teknolojinin yani blockchain’in gelişmesiyle daha da güvenli hale gelebilir.

Sahte ilaçlar daha ucuz bir alternatif olduğundan tercih ediliyor fakat dünya çapında on binlerce insanın ölüme neden oluyor. Buna rağmen sahte ilaç piyasası hala milyar dolarlık iş hacmine sahiptir. Asya, Afrika ve Güney Amerika’da, bu tür sahte ilaçlar, satıştaki toplam ilaçların yaklaşık %10-30’unu oluşturmaktadır.

Blockchain, üreticiden son kullanıcıya kadar izlenebilen bir barkod kayıt sistemi aracılığıyla ilaç dağıtım zincirine radikal bir güvenlik önlemi getirebilir. Bu şekilde, ilaçlar yetkili taraflar ve hastalar tarafından real time olarak izlenebilir ve bu da suç ağlarının işe karışmasını çok daha zor hale getirmesini sağlamaktadır. Basit ve güvenilir bir sistem olmasından ötürü ilaç şirketleri blockchaine giderek daha fazla yatırım yapacaklardır.

Büyük İlaç Firmalarının Yeni Business Stratejileri

İlaç şirketleri geleneksel ilaç üretimi ve pazarlamaya odaklanmak yerine, tedarikçilere ve alıcılara daha fazla hitap etmek için teknolojiye dayanan yeni yaklaşımlara odaklanacaktır. “İlacın etrafında” stratejisi, ilaçları olduğu gibi üretmek ve satmaktan ziyade bir ilaç geliştirmek ve buna bir dijital sağlık teknolojisi eklemek anlamına gelir. Örnek olarak: İlaç devi Roche, teknoloji temelli işleyişinde potansiyel gördüğünden dolayı diyabet yönetimi uygulaması olan mySugr uygulamasını satın aldı ve Roche’un Accu-Chek Guide glukoz ölçüm cihazıyla eşleştirdi. Roche bu şekilde şeker hastalarının, yeni ve oyunlaştırılmış bir hastalık yönetimi deneyimi yaşamalarını sağladı. Uygulamada kullanıcılar kan şekeri seviyelerini girip görevleri tamamlayarak “diyabet canavarlarını” yeniyorlar. Bu şekilde oyunlaştırılmış bir teknoloji sistemiyle hastalar diyabet yönetimini sağlamış oluyorlar. Roche’un diyabet birimi başkanı, geleceğin yalnızca bir ürün satışında değil, toplam bir deneyim satışında olduğunu düşündüğünü söylüyor.

İlaç endüstrisinin geleceğiyle ilgili bir diğer tahmin de evde kendi ilacımızı üretebileceğimizdir. FDA, epilepsi tedavisi için ilk 3D baskılı reçeteli ilaç olan Spritam’ı onayladığından beri, 3D baskılı ilaç teknolojisi yavaş ama emin adımlarla gelişmektedir. Araştırmacılar artık 3D baskı yoluyla çok katmanlı “poliilaç (çoklu ilaç)” üretimini bile araştırmaktadırlar. Bunlar, hastaların diyetlerine uyması ve iyileşmelerini daha kapsamlı sağlaması amacıyla birkaç ilaç içerecek şekilde yapılmıştır. İlaç şirketlerinin, tedavi sürecini geliştirmek için bu teknolojiye daha fazla yatırım yapması gerekmektedir.

Bu blog yazımda sizlere ‘büyük ilaç endüstrisinin’ önümüzdeki yıllarda takip etmesini beklediğim beş trendinden bahsettim. Görüşürüz!

Ali MİRZAEİ

PharmaIno Co-Founder/ IT Team Head

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir